21 Mayıs 2014 Çarşamba

Carlos Fuentes'in Aura'sı ve Çeviri Edebiyat


Latin edebiyatının ustalarından Carlos Fuentes'in 'gerçek ve düşlemin en ustalıklı bileşimlerinden biri' sayılan 'Aura' öyküsünü çeviriden okurken çok gel git yaşadım. İlk başta devam etmekte oldukça zorlandım. Ağzıma sürekli kekremsi bir tat geliyor. Hikayenin çevirisinin elbette mükemmel olmasını beklemiyorum ama en azından akışı bozmasın istiyorum. İngilizce çevirilerine göz attım, onlarda bu kadar yabancı durmuyor.

Nedendir bilmiyorum, çeviriye bir türlü ısınamadım. Özellikle Almanca şiirlerde aşırı bir gergin oluyorum. Az buçuk da bilsen çevirinin yanında orjinalinden de okumanın lezzetini asla veremiyor. Çeviriden sonra başyapıtlar sanki başka bir esere dönüşüyor.

Ancak kaliteli çevirilerin de hakkını yememek lazım. Öyle kaliteli bir çeviri bulduğunda da tekrar tekrar okutuyor. Hatta çevirmenin üslubu (eseri gölgelememek şartıyla) ayrı bir hava, cazibe katıyor.

Sanırım kendimi biraz daha zorlamam gerekiyor. Yoksa mahrum kalacağım...

20 Mayıs 2014 Salı

Türk Medyasındaki Anti-Semitizm ve Toplumsal Paranoya

Toplumsal bir paranoya yaşıyoruz. Her olayın ardında bir 'dış mihrak' arayışı içerisindeyiz. Hatalarımızı kabullenmemek için kime atabilirsek suçu oraya...
Geçen gün The Telegraph'ın Türkiye'den paylaştığı bir haberin altında onlarca yorum vardı: 'Orası Türkiye değil, Yunanistan' diye.
Bunda belki de yıllardır yaşadığımız 'korku'nun ve beslendiğimiz 'yalan'ların da etkisi vardır. Her darbe döneminde medyanın durumu pek farklı değildi. Ancak yalan konusunda şimdiki hal hiçbir döneme benzemiyor.
Paranoya'ya benzetiyorum içinde bulunduğumuz hali. Toplumsal Paranoya. Hiçbir gerçeği kabul ettirme imkanınız yok. Her şeyde suçlu dış güçler. Bizler pir-u pak dünya önderiyiz. Dünyaya kafa tutan milletiz...
İşte bir örnek daha. Yeni Akit Gazetesi ihmallerle ilgili suçlamaları iktidara bulaştırmamak için kırk takla atıyor. Ve suçlu bulundu: Yahudiler...

Ek: 
Anti-Semitizm (Yahudi düşmanlığı) sapıklıktır - MURAT YETKİN  @MuratYetkin2 http://www.radikal.com.tr/yazarlar/murat_yetkin/anti_semitizm_yahudi_dusmanligi_sapikliktir-1193299

“Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin.” [Tek Karede Soma'nın Özeti]

'Şükür Allah'a... Temizlik imandan gelir.. Devletin malına zarar vermek iyi değil hani.. Bizim için gelmişler, bizim için koşturuyorlar..."

Soma'daki maden kazasının tek karelik özeti. Belki yıllar da geçse Soma dendiğinde hatırlayacağımız bu kare...
Can Bahadır Yüce 'edebiyatın hayatı bir kez daha gölgede bıraktığı bir an' olarak tasvir etmiş.
Peki ne anlatıyor bu kare?
Anadolu insanının her şeye rağmen kaybetmediği değerleri mi, yoksa devlet karşısında kendini sedyeden bile daha değersiz hissettiren yönetim anlayışını mı?

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Modern Zaman Şairleri

Dönemimiz şairlerine göz atarken maalesef içim inceden bir burkuntuyla doluyor. Hangi dergiye baksam, hangi söyleşiyi çevirsem hep aynı kalıp cümleler ve 'sahte' duygular. Sanki bir şair 'yaratma' derdindeler. Duruş, biçim, yaşantı hep 'kurgu'... Tüm bu söyleşilerde şairin hayal dünyasından çok 'popülist' biri göze çarpıyor. Donuk bir surat, sabit kelimeler ve 'profesyonel' bir tavır...

Hayattan kopuk bir yaşam... Sanat dünyasının içinde fanusta bir hayat ne sunabilir ki kurgudan başka...

Bir de hayatın meselelerinden kaçış var...
Gerçeğe dokunmaktan korkuyorlar sanki...

Alıcıları da var muhakkak...

21 Nisan 2014 Pazartesi

Yedi Güzel Adam: Popüler Kültür Enstrümanı Olarak Şairler

kara lise, kahramanmaraş lisesi
Kahramanmaraş'lı edebiyatçı ve şairlerden Yedi Güzel Adam'ın bir senaryoyla diziye aktarıldığını duyunca ilk başta çok heyecanlandım. Çekimlerinin de Kahramanmaraş'ta yapılıyor olmasına ayrıca sevindim. Edebiyat dünyamızın duayenlerinden birçoğunun yolunun kesiştiği bu şehrin ve Kara Lise'nin (Kahramanmaraş Lisesi) yad edilmesi sevindirici. Dizi Adil Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil, Akif İnan, Ali Kutlay, Rasim Özdenören ve Alaaddin Özdenören (Cahit Zarifoğlu'nun bahsettiği 7'linin bu isimler olduğu sabit olmadığını belirtmekte fayda var)'in gençlik yıllarını konu alıyor. Arada Necip Fazıl Kısakürek'e ve dönemin olaylarına da yer veriliyor.

Ancak Metrobüs duraklarında dizinin reklam afişlerini görünce ilk hayal kırıklığımı yaşadım. Elbette bir diziden şaheser çıkmasını beklemiyorum ama en azından tarihi şahsiyetlere daha uygun sunulabilirdi diye düşünüyorum. Edebi, tarihi ve sanatsal bir mesele, popüler gençlik/liseli dizileriyle aynı konseptte sunuluyordu. Diziyi izlemeye başlayınca bunu daha net bir biçimde gördüm. Özellikle 3 konuda eleştirilerimi toplayabilirim:



1-Tarihi karakterler popüler gençlik dizilerindeki liseli karakterlerle aynı formatta sunuluyor. Aşk meselesi tamamen populist bir yaklaşımla ele alınıyor. Galada ve başka ortamlarda popüler dizilerdeki aşk ilişkilerine eleştiri yapılırken burada hiç de aşağı olmayacak seviyede ele alınıyor. Dönemler arası geçişler çok iyi anlaşılmıyor ve havada kalıyor. Karakterlere sadece bıyık takarak 10 yıl yaşlandıklarını düşünmemizi bekliyorlar.

2- Daha ilk bölümden senaristin kendi şiirlerini sanki şairlerin şiiriymiş gibi aralara yerleştirmesi gerçekten çıban başı gibiydi. Hem dil ve üslup anılan şairlerle uyuşmuyor hem de sanki anlatılan şairlerin şiirleri bitmiş gibi senaristin kendi reklamını yapması uçuk kaçıyordu.

3- Siyasi otorite ve devletin desteği bangır bangır bağırıyor ve bu da bir soğukluk oluşturuyor. Yapılan üç beş gala sanki siyasi otoritenin PR çalışması gibi bir izlenim doğuruyor. Bu da genel izleyicide tarihi karakterlere siyasi pencereden yaklaşılmasına sebep oluyor ve hiçbir kitleye ulaşmıyor.

4- 'Meselesi' olan bir dizi imajı vermek için bazı konular insanın gözüne sokar gibi boca ediliyor... Senarist 'Yedi Güzel Adam'ın isim sahibi Cahit Zarifoğlu'nun mektuplarını okumuş olsaydı sanırım bunu fark edecekti. Ya da siz Zarifoğlu'nun senariste bir mektup yazdığını hayal edin... Sizce neler söylerdi? {Bu vesileyle eğer okumadıysanız Cahit Zarifoğlu'nun dergiye gelen eserlere cevaben yazdığı mektupların derlendiği Beyan Yayınları'ndan çıkan 'Mektuplar' kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.}

Tabi tüm bu olumsuzlukların da bir sonucu olarak dizi şairleri ne kadar 'popüler kültür'e meze yapsa da reytinglerden de beklediğini bulamadı. İlk yayınlandığı gün bile lik 40'ın dışında kaldı.

yedi güzel adam dizi, trt 1, kara lise
"İlimsiz şiir temelsiz duvara benzer" Fuzulî
2. Sezon Notları:
Senarist Şilan Avcı gitmiş yerine Ahmet Tezcan getirilmiş. Ahmet Tezcan'ın ismine daha önceki bölümlerde de ara ara rastlıyorduk.
Yeni sezonda dizi tamamen güncelin peşine takıldı diyebiliriz. Diziye iktidarın ideoloji sopası vazifesi gördürülmeye çalışılıyor. Senaristin 'Bu güzel insanların hayatlarından ne alabiliriz, veya ne aktarabiliriz'den çok; kamuoyundaki tartışmaları nasıl diziye yedirebiliriz ve modern iktidarı haklı gösterebiliriz telaşı içinde olduğu anlaşılıyor. Şöyle de söyleyebiliriz; modern iktidar kendi ideolojik saplantılarını dizi vasıtasıyla ulvîleştirme derdine düşmüş.

Ne idüğü belirsiz firmalar tarafından diziye ödül verdirilmesi ve haberlerinin yapılması da gelinen son noktanın özeti sanırım.